Hamit Bozarslan: 'Kürt illerindeki katliamların sebebi, Kürtlerin dikta rejimini kabul etmemeleridir'




Rojava, Kürdistan Bölgesi ve Türkiye’de yaşayan Kürtler dünya gündeminin ön sıralarında yer alıyorlar. Rojava ve Kürdistan Bölgesi’nde IŞİD ile, Türkiye’de ise PKK ile devlet güçleri arasında yaşanan savaştan kaynaklı bu durum ortaya çıkıyor. Bu çerçeveden baktığımızda dünya kamuoyunun Kürtlere bakışına dair neler söyleyebilirsiniz?
1980’li yıllara göre, ki bu yıllar savaş ve baskı yıllarıydı, Kürtler’in durumu 2010lu yıllarda daha iyidir. Hem aşağıda (Irak Kürdistan Bölgesi –FD) , hem de Rojava’da devletleşme ya da yarı-devletleşmenin zemini var. Arap toplumlarına göre, ki Rakka, Felluce ve Musul’da bir direniş gerçekleştiremedikleri görülüyor, Kürt toplumu kısıtlı olan imkanlarını seferber edebildiler. Şam ve Bağdat 1980’lerde Ortadodoğu’da çok büyük bir rol oynuyorlardı, bugün ikinci dereceden aktör olarak duruyorlar. Ancak Kürtler, İran ve Türkiye arasında kalmış durumdalar ve her iki devlet de hegemonik projelere sahipler. Özellikle de Türkiye, bağımsız siyaset yürütmek isteyenlerin düşmanıdır. Türkiye, kendi hegemonyasını tanımayan güçleri, düşman gibi görüyor.

Sykes-Picot Antlaymasının 100. Yılı. Yüz yıl öncesine göre Kürtler herhangi bir statü elde etmeye ne kadar yakınlar? Uluslararası güçler, Ortadoğu’daki devletler ve Kürtlerle savaşan bölgesel güçler bu statü talebinin karşısında nasıl bir tavır sergiliyorlar?
Bu soruya cevap vermek çok zor. Yüz yıl önce, Ortadoğu’da 3 imparatorluk vardı: Osmanlı, Fars ve Rus. Ancak yüz yıl önce Kürtler arasında en önemli fikir olarak İslam fikri olarak öne çıkıyordu. Şüphesiz Kürtlük fikri de dört parçada çok etkiliydi. Kürtlerin kendi yaşamları ile ilgili kendilerinin karar vermesi gerektiği fikri de yer etmiş durumda. Ancak açık ki 3 büyük gücün karşısında Kürtler’in gücü çok az.

2003 yılında Saddam Hüseyin rejimi çöktüğünde Irak Kürtleri kendi bölgelerini yönetme imkanı buldular. Kürt toplumu açısından bir umut doğdu. Arada geçen zamanda yaşananlara bakıldığında Kürtler’in bu umudu neye evrildi? Bu umut arttı mı yoksa azaldı mı? Kürtdistan Bölgesi ekonomik, kültürel, siyasi ve toplumsal olarak bu umut için ne derece cevap olabildi?
Sorunlar sadece Kürdistan Bölgesi ile sınırlı değil. Öyle düşünüyorum ki genel anlamda bütün Ortadoğu’da umut zayıf. Ancak eksik yönleri de olsa, yanlışları da olsa, imkanları çok az da olsa Kürt aktörler tecrübe sahibidirler. Bugün Ortadoğu’da Kürtler bir sisteme sahipler ki bunun bir ayağı Bölgesel Hükümet’tir, diğer ayağı ise PKK-PYD’dir. Bu sistemin daha iyi ve iç koordinasyonla yürütülmesi önemlidir. Ayrıca bu sistemin diğer Kürt aktörlerini, yani Kürt Ulusal Konseyi’ni ya da Goran’ı daha iyi entegre etmesi gerekiyor. Bugün ne yazık ki Rojava Kurdistanı’nda olumlu adımların atılması için koşullar yok. Ancak Kürt aktörlerin Avrupa’yı etkileme ve Erdogan rejimininin katliamlarını durdurmaları gerekiyor. Yine yukarı Kürdistan’da (Türkiye Kürdistanı –FD) siyasete, sivil direnişe ağırlık verilmesi gerekiyor. Kürdistan’ın bir parçası kendi başına umut yaratamak, ancak her dört parça birlikte yapabilir.

Kürdistan Bölgesi’nde bağımsızlık referandumu ile ilgili tartışmalar yürütülüyor. Bu tartışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz? Irak Kürtler’i bu süreçten nasıl bir sonuçla çıkabilirler?
Öyle inanıyorum ki referandum olacak ve çok da iyi olacak. Ayrıca Kerkük’ün statüsü ile ilgili bir referandumun hazırlanmasını umut ediyorum. Ancak referandum tek başına bağımsızlık için yeterli değil. Başka şartlar da gerekiyor. Bunlardan bir tanesi dünya sisteminin yardımıdır. Bölge on yılı kaybetti. On yıl önce ‘ulusal’ bir ekonominin altyapısını oluşturabilirlerdi. Peynirden kaleme, kağıta kadar herşey Türkiye’den geliyor. Yarın olur da şartlar değişirse ve Türkiye ile İran, Kürdistan’a ambargo uygulamaya başlarsa Bölge ne yapabilir? Bu yüzden dünyanın desteğinin alınması gerekiyor.

Kimi gelişmelerden kaynaklı Kürt güçleri ile Irak’taki Şii güçleri arasında bir kriz yaşandı. Bazı yerlerde bu durum çatışmaya da dönüştü. Ayrıca Irak’ın yönetilmesi ile ilgili konuda da Kürtler ile Şiiler arasında bir sıkıntı olduğu gölüyor. Bu durum önümüzdeki dönemde Kürtler ile Şiiler arasında bir mezhep savaşına dönme ihtimali görüyor musunuz?
Ortadoğu’da herşeyin olma ihtimali var. Irak’taki Şii partilerin arasında Kürtler’e karşı olmayanlar var, olanlar var. Doğrudur, Kürt siyasetçileri ile Arap siyasetçilerinin dili birbirinden uzaklaştı. Irak ve Suriye sorunu bugünün Kürtler’in sorunu değildir. O yüzden kimse IŞİD’in Kürtler’e ve Kürdistan’a yöneleceklerini beklemiyordu. Ancak onlara saldırdı ve bu saldırının sonucu çok ağır oldu. Yarın öbürgün bazı Şii güçlerinin de Kurdistana saldırma ihtimali var.

Son birkaç yıldır Türkiye Kürtleri ‘çözüm süreci’ne olan umutla hareket ediyorlardı. Ancak son birkaç aydır bu umut ortadan kalktı ve belirsiz bir süreç yaşanıyor. Siz Türkiye’de taraflar arasında tekrardan bir müzakere sürecinin başlayabileceğini ya da çözüm sürecinin başlayabileceğini düşünüyor musunuz? Eğer böyle bir süreç başlarsa savaşın pozisyonları nasıl olabilir? Umutları yerler bir olan Kürt toplumu bu sürece nasıl bakar?
Bu soruyu cevaplandıramayacağım. 1914 şartları ile 2014’ün şartları çok farklı. Ancak devletin yürüttüğü siyaset olduğu gibi duruyor. 1914’te İttihat vardı. Siyasetçiler Ermeniler’i kabul ediyorlardı ancak Türkçülüğün emrine girmelerini istiyorlardı. Osmanlıcılık fikri değil, Türkçülük fikri. Ermenilerin toplukıyımına yol açan sebeplerden bir tanesi de Ermenilerin bu dikteyi kabul etmemeleriydi. 2014-2015 yıllarında Erdoğan, Kürtlerin varlığını ve siyasi güçlerini kabul etti. Ancak onlardan Türkçülüğün ve Sunniliğin emrine girmelerini istedi. Kobanê, Cizir, Sur, Silopi, Nusaybin ve diğer yerlerdeki katliamların sebeplerinden bir tanesi; Kuzey ve Rojava Kürtleri’nin bu dikteyi kabul etmemeleriydi. Türkçe’de bir söz var; ’serseri mayin’ ya da ‘serseri kurşun’. Bugün Türkiye/Erdoğan buna benziyor. Türkiye’de devlet kurumu kalmadı. Erdoğan ‘tek adam-tek müessese’dir ve bu müessesenin rasyonalitesi yok. Bu yüzden de geleceğe ilişkin senaryolar oluşturmak çok zor.

Rojava’da Kürtler Amerika’nın desteği ile Rakka’ya operasyon başlattılar ve Minbice yöneldiler. Ancak orada Rusya-Esad-İran cephesinin yanı sıra Türkiye, Işid ve diğer ülkeler/gruplar var. Rojava Kürtleri için nasıl bir gelecek öngörüyorsunuz?
Suriye’de savaş her yaz başka bir şekil alıyor. 2016 yılında yaşanacak değişimleri tahmin etmek zok zor. Kürtler için Minbic savaşı çok önemli rol oynayabilir.

Suriye’deki savaşla birlikte kimi çevreler Kürtler’e Amerika’nın desteğini, PKK’nin bilinen siyasi çizgisinden yola çıkarak, ‘Kürtler anti-amerikancı’ pozisyonlarını terk etti’ değerlendirmesini yapıyorlar. Bu değerlendirmeyi ve Kürtler’in Amerika’nın yardımına dair yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Birkaç saniyeliğine Kürt ve Kurdistan sorununu bir kenara bırakalım. Ortadoğu’da bugün en önemli soru şudur: Acaba barbarlık kazanacak mı kaybedecek mi? 2. Dünya Savaşı’nda Alman Nasyonal Sosyalizmi’nin alternatifi Amerika ve Sovyetler’di. Bugün Amerika ve Avrupa’nın, belki yarın Rusya’nın, alternatifi IŞİD’tir. Ya da Türk nasyonal-sosyalizmidir.
Rusya ve Türkiye arasında düşürülen uçak yüzünden bir kriz yaşanıyor. Ancak son dönemlerde hem AKP hükümeti hem de Türkiye Cumhurbaşkanı’nın açıklamalarından yola çıkarak Türkiye’nin politika değişikliğine gideceği yorumları yapılıyor. Bu değişiklik ne kadar mümkün? Bu değişiklik sonucunda Türkiye, Kürtlere ve Kürt sorununa karşı nasıl bir yaklaşım içerisinde olabilir?

Dediğim gibi, Türkiye’nin erk sahipleri serseri mayın gibiler. Gün geçmesin ki yeni bir kriz yaşanmasın. Orwell’in 1884’ü gibi: Türkiye kendisini savaştaymış gibi sayıyor. Bazıları 1. Dünya Savaşı’nın bitmediğini söylüyor. Erdoğan 1. Dünya Savaşı’nın Avrupa’nın savaşı olduğunu ve bu savaşda Almanlar ile Osmanlıların bir olduğunu bilmiyor. Erdoğan için savaş devam ediyor. Ancak hangi devletle? 2010 yılında İsrail düşmandı. 2013’te Mısır oldu. Rusya o zaman dosttu. Bugün İsrail dost oldu. Sisi yarın dost olabilir. Belki de Merkel düşman olur. Düşman senede bir, iki senede bir değişiyor. Ancak savaş hiç bitmiyor. Rusya ile Türkiye’nin ilişkilerinin düzelmesi için Türkiye’nin Suriye’den çekilmesi gerekiyor ve İran’a karşı Suudileri desteklememesi gerekiyor. Türkiye’nin Ortadoğu’da Türkçülük ve sunnilik hegemonyasını terk etmesi gerekiyor. AKP içerisinde, Türk ve sunni tabaka içinde siyasi, ulusal ve epistemolojik bir devrim olmadan bunun gerçekleşmesi çok zor. Ancak 2010larda Türkiye’de devlet rasyonalitesi kalmadı. Onun yerini şantaj siyasetinin rasyonalitesi aldı. Bu siyaset son yıllarda çok sert bir şekilde uygulandı. Ancak bu siyasetin de sınırları var. Türkiye için çok büyük maliyetlere sebep olan Rusya ile yaşanan kriz ortada. Amerika PYD ile ittifakını bitirmez. Erdoğan’ın siyaseti Avrupa karşısında da son sınırına yaklaştı.


*Röportajın orijinali için http://krd.sputniknews.com/nerin/20160603/3031939/Hamit-Bozarslan-Sedema-qetliamen-bajaren-kurdan-dikta-qebul-nekirin.html

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Rojda Kürt kadınını müzikle anlatıyor*

Samî Tan: Kurdî li kuçe û kolanan sêwî maye*

Ezidilerin 73. Fermanı Şengal Soykırımı: Biz iki kere öldürüldük*