Rojava’da savaş ortamında sinema
Rojava'da çekilen Veger filminden |
IŞİD Kobanê’den atıldıktan sonra şehrin yeniden inşasının
yanı sıra bir grup sinema sevdalısı kentte sinema çalışmasını başlattı. Burada
bir sinema akademisi oluşturuldu ve bu akademide çalışanlar projeler
geliştirmeye başladılar. Bu akademinin çalışanlarından/yürütücülerinden biri de
Türkiye’de ‘Gemide’ ve ‘Takva’ gibi ödüllü filmlerin senaristliğini yapan Önder
Çakar. Önder Çakar ile Rojava’daki sinema çalışmalarını konuştuk.
Rojava’da sinema ile uğraşma fikri nasıl doğdu?
DAIŞ Kobane’ye saldırdığında demeç vermek dışında da birşeyler
yapmam gerektiğini düşündüm. Çünkü kendi halkım dahil (ben Türk’üm) tüm Ortadoğu
halkları tehlikedeydi. Ve elimizdeki tek silah ise direnme gücüydü. Ben de öyle
yaptım. Kobane’ye geçtim ve gençlerle direnişe katıldım. Ardından yaralandım.
Oraya gitme nedenim sinema değildi, insan olmanın verdiği bilinçle gitmiştim.
Orada tanıdığım dostlar direniş sonrası akademi açmak istediklerini, benim de
senaryo dersi vermemi önerdiler. Severek kabul ettim ve koşarak geldim
Ne zaman ve hangi şartlarda çalışmaya başladınız? Çalışmalarınızda
ne tür zorluklar yaşıyorsunuz?
Geçen sene temmuz ayında çalışmaya başladık. Önce akademinin
kuruluşuna ve Rojava Film Komününün kuruluşuna katıldım. Ekim ayında da akademi
açıldı. 16 Haziran’da* da bitecek.
Kimlerle sinema çalışması yürütüyorsunuz? Kimler katılıyor
bu çalışmalara?
Dünyanın her yerinden gelen ve inşaya katılmak isteyen
dostlar ve herşeye rağmen sinema sevdasını yitirmemiş Rojavalı arkadaşlarla
Şimdiye kadar neler yaptınız? Kaç film çektiniz?
Sinema bölümünde 12 öğrencimiz var. Bu arkadaşlar başta
latin harfleriyle Kürtçe okuyup yazamıyorlardı. Bilgisayarda word sayfası bile
açamıyorlardı. Neyse onlarla önce 12 kısa film senaryosu yazdık. Ardından da bu
senaryoları çektik. Şimdiye kadar 10 tanesinin montajını yaptık. 2 arkadaş
montaja girmek istemedi biz de zorlamadık. Bu arada da komünde 4 belgese, 1
kısa film yaptık. Şimdi de hikayelerini benim yazdığım ve 3 öyküden oluşan
"yıkık kent hikayeleri" adlı uzun metraj filmin çekimlerindeyiz.
Çektiğiniz filmleri nerelerde gösteriyorsunuz/göstermeyi
planlıyorsunuz?
Burdaki kentlerde gösterim merkezleri var. İki belgeseli bu
merkezlerde gösterdik. Ayrıca buralarda uluslararası sinema yapımlarını Kürtçe’ye
çevirip gösteriyoruz. Mesela Charlie Chaplin’in “The Kid” filmiyle 10.000
çocuğumuza sinemayı sevdirmeye çelıştık. Bir amacımız da ürettiklerimizi dünya
halklarıyla paylaşmak ama amborgo-elektirij kesintileri- internetin kötülüğü
işimizi zorlaştırıyor.
Türkiye’de yaptığınız filmler ile şu an yaptığınız filmler
arasında bakış açısı olarak herhangi bir fark var mı?
Ben yönetmen değilim, senaristim ve yapımcılık yaptım fakat
16 yaşından beri devrimciyim o yüzden sinemamda çok değişiklik yok fakat burda
insan fikirlerinin gerçekleşme ihtimalini gördükçe mutlu oluyor.
Savaş ortamında sinema ile uğraşmak hakkında neler
söyleyebilirsiniz?
Aslında çok zor. Bomba sesleri
için ses kayıtlarına ara vermek ya da çekim yaptığınız kente canlı bomlaların patlaması
sonucu verdiğimiz aralar ve aslında bu zamanlarda ölen insanların acısı.
Bitmeyen şehitlerimiz yüreğimizin sürekli kanayan yarası. Ama ne yapalım yeni
dünya zorluklarla kuruluyor ve eski olan artık çok eskidi yıkılması şart.
*Röportaj 9 Haziran 2016 tarihinde Sputniknews'te Kürtçe olarak yayınlandı
Yorumlar
Yorum Gönder