'Türkiye IŞİD diyor ama esas olarak PYD'yi YPG'yi istiyor'


Faik Bulut
Türkiye’nin ‘ılımlı muhalifler’ diye adlandırdığı kimi silahlı gruplar eşliğinde Suriye topraklarına girip burada Cerablus’a yönelik operasyon yürütmesi bütün bölge ve uluslararası camiada dikkatle takip ediliyor. Operasyon başlamadan önce Türkiye’nin Rusya, İran ve ABD yönetimleri ile yoğun bir diplomatik trafik yürüttüğü biliniyor. Yine basına yansıdığı kadarıyla AKP hükümeti çeşitli düzeylerde Suriye yönetimi ile de görüşmeler yürütülüyor. Bu trafiğin nedenlerini ve gelişmelerin nasıl seyredebileceğini Ortadoğu uzmanı, yazar Faik Bulut yorumladı.

Son dönemlerde diplomatik ve siyasi anlamda çok yoğun bir trafiğe şahit oluyoruz. Türkiye’nin Rusya ile yakınlaşma adımlarından sonra AKP hükümeti’nin İran ile de görüşmeleri oluyor. Hakeza Suriye yönetimi ile kimi anlaşmaların yapıldığı belirtiliyor. Bütün bu görüşmelerin esasında Suriye ile ilgili olduğu biliniyor. Suriye savaşında kartlar yeniden mi karılıyor?


Bir anlamda. Yani tam kartların hepsi tümden bozulup yeniden karılmıyor ama diyelim ki herkes elindeki bozuk kartı değiştiriyor. Başka dengelere bakıyor. Türikye NATO’dan kopmadan, biraz Avrupa’ya, Amerikaya serzenişte bulunuyor. Ama onlara dirsek çevirmeden, onlara inat olsun diye, nazire derler Türkçe’de, onu yapar gibi, Rusya’ya biraz sıcak davranıyor, İran’a sıcak davranıyor. Ziyaretler başladı. Suriye, Irak, İran, Türkiye, Rusya bu bölgedeki şeyleri çözer. Kağıt olarak düşündüğümüzde kimlerin elinde bir oyun var, bazı kartlar iyi değil, O kartları yeniden değiştiriyor. Daha bir kuvvetli kart alıyor.

Yani Türkiye’nin bu yakınlaşmasını stratejik bir yakınlaşma olarak değerlendirmiyor musunuz?

Yok değil, Şu anda ne AKP hükümetinin, bütün AKP yönetiminin, AKP zihniyetinin, AKP stratejisinin, aslında AKP’nin doğru düzgün bir Ortadoğu ve Asya stratejisi olduğundan, vizyonu olduğundan da emin değilim. Olmadığı yönünde daha ciddi emareler var. Bunlar devletler oyununda taktiksel manevralar, siyasetler, diplomasiler desek çok daha önemlidir. İstese de Türkiye birden 65 yıllık bir ittifaklar siyasetini, ABD’yi, NATO’yu birden terk edip... Altyapısı da ona uygun değil, ordusunun yapısı ona uygun değil, elindeki silahlar uygun değil. Birden değiştirmesi, Avrasya’ya yönelmesi ve Avrasya ile büyük bir işbirliği yapması, öyle bir niyeti olduğunu zannetmiyorum. Öyle bir akım haline de gelmiş değil. Bazılarının aklında olabilir, Rusya’ya gidelim, ticaretimizi geliştirelim. Ticari meselelere Türkiye daha ağırlık veriliyor. Şans da var. O konularda biraz başarılı gözükebiliyor. Ama stratejik konularda çok başarılı gözüktüğünü söyleyemem. Hele hele vizyoner değil. Günübirlik, biraz da eyyamcı tabirle günübirlik ya da pragmatist davranarak bu yönelişleri, bu görüşmelerini sürdürebilir.

Suriye yönetimi ile çeşitli temasları olduğu yönündeki haberler için ne diyorsunuz? Türkiye ile Suriye yönetimleri arasında yeniden bir temas olabilir mi? Olursa nasıl bir temas olur?

Bu yönde açıklamaların olduğunu biliyoruz. Arada Türkiye’den giden AKP dışı bir takım partiler, mesela Doğu Perinçek’in partisi gibi, Cezayir gibi yerlere gidip gelenlerin olduğunu biliyoruz. İran’ın araya girdiğini biliyoruz. Dün Es Sefir gazetesine göre Hakan Fidan Şam’a gitmiş diyorlar. Olabilr de olmayabilir de. Bu yönde alt düzeyde de görüşmeler... İstihbarati düzeyde gidip gelenlerin olduğundan da haberdarız. Ama ben burada tayin edici olayın Halep’teki çatışmaların meselesi olduğunu düşünüyorum. İki tarafın biraz bu konuyu ağırdan almasının nedeni de o. Independent gazetesinden Robert Fisk yazmıştı. Eminim doğrudur ama ben bugünden yarına, en erken olsa, sürprizleri saymıyorum, bu bölgede 24 saat içinde her türlü sürpriz olabilir, ama normalinde ben gelecek senenin başından önce, uzlaşma anlamında Türkiye ile Suriye’nin ilişkilerinin normale dönmesini, tümüyle ağırlık verilmesinin sene sonunu alabilceğini düşünüyorum. 

'TÜRKİYE CERABLUSU BİR KOZ OLARAK KULLANACAK'

Halep meselesi Türkiye için de tayin edici ama Suriye için de tayin edici. Diyelim ki Suriye ele geçirdi, kabataslak söyleyeyim. O zaman Türkiye ile daha kuvvetli bir mevkide, mevzide, konumda işini yürütebilir. Diyelim ki muhalifler Halep’te tümüyle yenilmediler, o zaman Türkiye’nin de farklı kozları olacaktır Suriye’ye karşı. Şunu diyebilcektir, ‘Şu muhaliflerden vazgeçeyim, Siz de PYD’ye karşı ortak harekat edin veya ortak siyaset belirleyin’. Bence Haseke’yi Suriye ordusunun bombardımanını bundan bağmsız düşünmeyelim. Aslında Suriye, Hasekeyi bombalarken ‘ben bu işleri yapabilirim ama sen de desteklediğin Ahrar’üş Şam gibi örgütlerden vazgeç’... Dikkat edersiniz yarın öbürgün Türkiye’nin desteklediği tugaylar; Sultan Murat, Aharuş Şam, ÖSO belki yirmi dört saat içinde, belki üç-dört gün içinde Cerablus’a girecekler. Cerablus’u ellerine geçirdiklerinde Türkiye de bu kozunu Suriye’deki yönetimin değişmesini ya da geçiş hükümetinde bu kozunu kullanacaktır. Peki bunlar yenildiğinde Türkiye ne yapacaktır? Türkiye bence IŞİD’e karşı biraz daha aktif hareket eder. Ama yine de diyorum ki Halep ve Cerabluz, Azez bölgesindeki İdlib bunların kimin elinde olacağı tayin edici olacaktır.

Siz Halep tayin edici olacaktır dediniz. Ama Kürt çevreleri, Kürt siyaseti Rojava’nın, Kürtler’e yaklaşımın belirleyiciliğinden bahsediyorlar. Rojava’nın ve Suriye’deki Kürtler’in durumunun Suriye savaşına ve sonuca etkisi nasıl olur?

Halep aynı zamanda Kürt meselesini de tayin edici olacaktır. Halep meselesinde diyelim ki Suriye Halep’i aldı. Halep’i alması demek, genel olarak muhalefetin elinin boşalması demektir. Orada elinin boşalması ve Rojava’ya, Efrin’den başlayarak Rojava’ya daha fazla yüklenmesi anlamına gelecektir. Yüklenirken de Rusya’ya da, ‘Bunlar federasyon kuruyorlar, PKK dolaşıyor’ diyerek Suriye rejimini daha fazla yanına çekip Rusya’nın PYD’ye hiç yardım etmemesi ya da yardımın en asgariye indirilmesinde ikna edici olacaktır. Aynı durumda Rusya, Suriye ve Türkiye’nin pazarlığı olacaktır. Türkiye muhalefet etmekten vazgeçmiş olacaktır bir şekilde. Tabi anlaşırlarsa. Buna karşı Türkiye’nin de istediği PYD’nin kendisidir. IŞİD mişid diyor ama esas olarak istediği PYD’nin, YPG’nin kellesidir. Suriye yönetimi özel olarak son iki günde Haseke’deki çatışmaları ön plana çıkararak, PYD’den ziyade bunun PKK’nin bir kolu olduğu ve PKK üzerinden bunu ele aldı. Bu Türkiye’ye hem ‘gel bak anlaşabiliriz’ mesajıdır ama ‘sen bak muhaliflerden de vazgeç’ mesajıdır. 

'2003 YILI ÖNCESİNE DÖNÜLMEK İSTENİYOR'

Kürtler böyle düşünüyor, doğrudur. Kürtler sadece bir bölgeyi düşünüyorlar. Ben Suriye’nin geneline baktığımda orada iki tayin edici bölge vardır: Birisi Halep, küçük oranda Rojava, Azez gibi yerlerin ne kadar yer alacağı meselesidir. Kürtler açısından son dönemde Türkiye’nin Rusya’yla yeniden ilişkilerini kurması, İran’a gitmesi... Bu arada çağrı yapması, Türkiye’nin Rusya, Irak, Suriye, İran burada bu meseleleri çözelim... bu meselelerin çözülmesindeki üstü kapalı esas mesajı şudur: 2003 öncesi. Irak’ın ABD tarafından işgal edilmesinden önce malum dört ülke, hep Kürtlerin siyasi bir yapıya kavuşturması öncesinden sık sık toplanıp ve tedbirler alıyorlar. Buna dönüş özlemi var. Bu 2003’te Irak devre dışı kaldı ve Irak bir şey yapamadı. 2011’de Suriye devre dışı kaldı. İlk defa yeniden tekrar ettikleri siyasete yeniden dönmeye çalışıyorlar. Burada Rusya’nın tavrı tayin edci. Rusya acaba PYD gibi bir gücü ya da Kürtleri hiçe sayarak stratejik oyun açısından da bunu feda edebilir mi? Problem burada. Bazı Rus uzmanlarına bakarsak, Rusya bunu feda edebilir. Bütün devletler feda edebilir. Burada mesele Kürtlerin kendilerini birlik içinde görüp ortak bir kürt politikası, sadece Rojava, Başûr (Güney), Bakur (Kuzey) demeden ortak bir politika ve ortak ittifaklar siyaseti gütmesi önemlidir. Aksi taktirde parçalı durmaları, bunların daha zayıf konumda olmaları anlamına gelir. İki Kürtlerin kendilerine göre bir master planınını olması gerekiyor. Yani Kürtlerin geleceğine ilişkin, Bakur, Başur, Rojava’yı da katarak söylüyorum, bizim gelecek stratejimiz nedir? Sadece Amerika ya da Rusya ile ittifak yapıp onlarla ortak cephelerde çalıştıktan sonra herkes evine gitsin mi? Yoksa bizim bir planımız var bu çerçevede biz onlarla ittifak yapıyoruz mu? Kürtler bu konuda netleşirse diğer devletlerin devletler oyununda kolay yem olmazlar. Kolay boşa çıkarılamazlar.

*Röportaj 23 Ağustos tarihli olup Cerablus operasyondan bir gün önce yapıldı ve 24 Ağustos'ta Sputniknews'te Kürtçe olarak yayınlandı


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bülent Küçük: Kimi cemaatler boşluğu doldurmak istiyor

Kürtçe Yayıncılığın Tarihçesi